Bu hafta takip etmiş olduğum Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi adlı bir merkezin paylaşmış olduğu Mevlana’ya ait “Duydum ki kapıma gelmiş, tokmak olmadığı için kapıya vurmadan geri dönmüşsün. Bilmez misin kalp kapısının tokmağa ihtiyacı yoktur; o anca içeriden açılır.” sözünden etkilenerek bu yazımı sizlerle buluşturma fırsatı buldum.
Sevgi, saygı, samimiyet zorla olmaz/kazanılmaz. Ben geldim bunlara talibim demekle de olmaz. Ancak emek vereceksin. Dostluğa, sevgiye, aşka kavuşmak için yatırım yapıp değer katacaksın, yani çok çalışacaksın ki güven ve sevgi ortamı oluşsun. Bu yeter mi? yetmez! Öyle kolay değil bir canın sevgisine talip olup kolayca almak. İnsan bu naif, bazen çok çaresiz, korkak, yalnız, bazen de inanılmaz güçlü. Diyelim ki bu sıcaklığı ve samimiyeti kazandın. Sürdüreceksin ki, karşıdaki insan da güvensin, inansın hesap kitap yapmasın artık. Bu dostluk ve sevgi gerçek desin! Şimdi sıra sende! Öğreneceksin! Egonu, çıkarlarını, benmerkezci olmayı bir tarafa bırakmayı. Aşk, sevgi ve dostluğun, bu kadar ağır ve negatif duyguların yoğun olduğu bir ortamda yaşayamayacağını öğreneceksin. Tabii gerçekten sevgiyi ve aşkı istiyorsan ve talipsen. Bu okulun koşulları ağırdır. Her can o kapıdan geçemez, geçtiğini sanır yalnızca. Sabrın sonunda “Mevlana’nın” dediği gibi, artık o kapıya gittiğinde boş dönmeyeceksin! O kapının dışardan değil içeriden açıldığını bilerek o kapıya gitmeyi öğreneceksin.
Bu satırlar gerçek aşka, dostluğa kavuşmuş ve kavuşmaya çalışanlara ışık tutsun isterim.