21-Kasım-2024 13:34:31

Cankoç Medya Kuruluşudur.

$
AVRUPA DEDİKLERİ

AVRUPA DEDİKLERİ

İVME Projesi kapsamında Avrupa Birliği’nin Başkenti Brüksel, Hollanda’nın Başkenti Amsterdam ve Almanya’nın önemli şehirlerinden Hannover’i ziyaret ettik. Siz bu satırları okurken henüz Hannover’deyiz. Gerek proje konusu olan AB-Türkiye ilişkileri olsun gerekse Belediyecilik hizmetleri olsun değişik bilgilere sahip oldum. Klasik Avrupa bilgime eklenen yeni düşüncelerde dahil olmak üzere hepsini sizlerle paylaşmak istiyorum. Brüksel Avrupa’nın başkenti konumunda ve 11 milyon nüfusa sahip. Yaklaşık 250.000 Türk yaşıyor. İdari yapısı çok parçalı. Flaman ve Valon halkları birbirlerinden pek haz etmiyor. Aralarındaki özellikle dil konusundaki sıkıntı ayrılmanın eşiğine getirmiş. Hatırlarsanız en uzun hükümet kuramama rekoru da onlarda. Ancak bu tıkanmışlık günlük hayatı etkilemiyor. Sistem tıkır tıkır işliyor. Burada yaşayanların ifadesine göre; 10 yıl içinde Belçika diye bir devlet kalmayabilir. Flamanya diye bir devlet ile Fransa’ya bağlı Valon halkı olmak üzere ikiye ayrılacak gibi bir öngörü var. Resmi AB temaslarımızda devletimizi temsil edenler Avrupa’nın bize uyguladığı çifte standardı ve iki yüzlü davranışların içeriğini anlattılar. “AB artık bizim olmazsa olmazımız değil. Her dediklerine EVET demedik, demeyeceğiz. Ne olursa olsun girelim düşüncesinde değiliz. Türkiye kendine ait değerleriyle girecekse girecektir. En önemlisi de milletimizin standartlarını yükseltecek ne kadar fasıl varsa açılacak, mevzuatlar değiştirilecek.”  Bize en yetkili ağızlardan söylenen bu oldu. Brüksel’de Türklerin yoğun yaşadığı bir belediyeyi ziyaret ettik. Belediyeler burada herşey demek. Bizdeki gibi merkeze bağımlılık yok. Her şeyden belediye sorumlu ve tam yetkili. Eğitim, güvenlik gibi hemen her konuda yetkililer. Bütçeleri de buna göre şekillenmiş. Vergiler burada toplanıp bir kısmı merkeze gidiyor. Bizdekinin tam tersi. Bir nevi özerk kent konumundalar. Belki bizde birebir uygulanmasında doğacak sıkıntılardan dolayı sakıncalar varsa da bazı konularda merkeziyetçi sistem esnekleştirilebilir. Özellikle merkez; gelirlerin dağıtımını sadece nüfusa göre değil başka kriterler de ekleyerek belediyelerini güçlendirebilir. Çünkü şehrin yükünü belediyeler tek başına çekerken nimetinden merkezin tek başına faydalanması başarısız görünümlü yüzlerce belediye ortaya çıkarıyor. Şehirlerimizin görüntüsünü bu sistemle marka şehir haline getirmemiz imkansız. Türkiye; Ankara, İstanbul, Kayseri, Konya’dan ibaret değil. İki bine yakın belediye varsa en azından % 70’inin mamur olması gerekir. ‘Avrupa Dedikleri’ başlıklı yazımızı önümüzdeki hafta daha detaylı bir şekilde sizlerle paylaşacağım inşallah. Hannover’den selamlar…

Cevap bırakın