Değerli okuyucular, Mütefekkir Sezai Karakoç’un Sultan II. Abdulhamid’le ilgili değerlendirmesini Tarihçi-Yazar Mustafa Armağan’ın “Abdulhamid’in Kurtlarla Dansı 2” isimli kitabından alıntılayarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Devletin bu sarsılış günlerinde gelip, aldığı disiplinli bir terbiye ile ülkeyi içinden, sessiz ve risksiz bir şekilde yenilemek isteyen Sultan II. Abdulhamid, bir Bismark zekâ ve planına sahipti, fakat pençesinden mahrumdu. Pençe, aydınlar kadrosudur. Sultan Hamid, başa geçtiği zaman kadronun gelenekçi yaşlı elemanları ile gençleri arasında bir “babalar ve çocuklar” kavgası vardı. Batının sistemli ve sürekli çalışmalarıyla babalar ve oğulların arası açılmıştı. Ve öyle bir sistem kurulmuştu ki hep de açılacaktı. Yaşlılar Devleti ayakta tutacak yetenekte değillerdi. Gençlerse, onu, hızla, korkunç bir uçurumdan aşağı atmak istiyorlardı. Sultan Hamid, bu durumda şöyle bir programla Devleti yaşatmaya çalıştı: Yaşlı kadroyla Devleti yönetirken, genç kadroyu oyalayarak vakit kazanmak, bu arada, asıl kurtarıcı kadro olan yeni bir nesil yetiştirmek…. Bismark bir sonuçtu ve memleketini seven mükemmel yetişmiş, yekpare bir aydınlar kadrosunun başındaydı. Sultan Hamid’in elinde böyle bir genç ve dinç kadro yoktu ve bütün trajedisi bundan başlıyordu. Onun için bütün gücünü maarife (eğitime) verdi. Sistemi düzeltti ve mümkün olduğu kadar fazla mektep açtı. Üniversiteyi adeta yeniden kurdu. Erkek ve kız öğretmen okullarını, mülkiyeyi sağlam temeller üzerine oturttu. İşte okuma yaşına basan Akif (İstiklal Marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy) kendini bu maarifin içinde buldu.
Avrupalılar, gittikçe kuvvetlenen ve yaralarını saran Devletin Sultan Hamid idaresinde, ileride çıkacak bir dünya savaşında, harp dışı kalırsa, sömürge olmuş bütün İslam ülkelerini bundan en az elli yıl önce ve bin kere daha ucuza kurtaracağını ve Türk Devletinin, bu avantajla, tarihin en kudretli devirlerinden birini açacağını biliyorlardı. II. Sultan Hamid de bunu biliyordu ve bir yandan politikasıyla Devleti yaşatmaya çalışırken, öbür yandan bütün umudun üzerinde toplandığı yeni nesle eğiliyordu. O günün şartlarıyla bu nesil bilgi ve aksiyon bakımından iyi yetişti. Fakat ne yazık ki, dışarıdaki okul, içerideki okulun birçok istidadını (kabiliyetini) politikaya erken soktu. (…) Ve bu, Devletin temel felaketi oldu.”
Evet değerli okuyucular yüzyıl önceki sıkıntılarımız devam ediyor. Mütefekkir, şair Sayın Sezai Karakoç’un değerlendirmeleri ışığında diyebiliriz ki; günümüzde de aydınların bir kısmı milletin değerlerinden uzak, milletin değerlerini hor ve hakir gören zümreden. Her bakımdan kendini yetiştirmiş insan sayımız yeterli değil. Yani, Ülkemizin pençesi hala eksik. Geçmişi ve bugünü göz önünde tutarak çocuklarımızı çok iyi yetiştirmeliyiz. Hz. Ali (r.a) bu hususta; “Çocuklarınızın yarın söz sahibi olmasını istiyorsanız, daha bugünden onlara iyi kitaplar hediye ediniz” ve “Çocuklarınızı kendi yaşadığınız zamana göre değil onların yaşayacakları zamana göre yetiştiriniz” diyor.
Sultan II. Abdulhamid’in döneminde yaşayıp O’na ağır sözler kullanan, yerden yere vuran, bildiğimiz tanıdığımız çok önemli isimler var. Bu isimleri ve sonra yaşadıkları pişmanlıkları nasıl kaleme aldıklarını önümüzdeki hafta yazacağım inşallah.
Not: Telefonla arayarak, mail atarak, sosyal medyada yazıların altına yorum yaparak, gördüklerinde; yazılarımdan dolayı beğenilerini ifade eden ve yazma yönündeki cesaretimi artıran değerli büyüklerime ve bütün dostlara teşekkür ederim.
grde
Baki bey abdulhamidi bilmem de başkanımıza bi söylesen geri dönse bu adı geçen adaylardan bi cacık olmazda o bakımdan gerede için hani
istek
Baki bey abdulhamidi bilmem de başkanımıza bi söylesen geri dönse bu adı geçen adaylardan bi cacık olmazda o bakımdan gerede için hani