21-Kasım-2024 13:29:31

Cankoç Medya Kuruluşudur.

$
BATILI SEYYAHLARIN GÖZÜNDEN “DEDE VE NİNELERİMİZ”

BATILI SEYYAHLARIN GÖZÜNDEN “DEDE VE NİNELERİMİZ”

Değerli Dostlar, iddialarımızı biz veya bizden birileri söylemiyor. Eğer biz söylersek taraf olduğumuz için kendimizi övmüş veya abartılmış denebilir. Avrupalı seyyahların gözlemlerini yazıyoruz. İçlerinde amansız İslam ve Türk düşmanları var. Zaten bunu saklama gereği duymuyorlar. Ama yaşadıklarını da kalem namusu gereği yazmaktan geri kalmıyorlar. İnsanoğlunun tabiatıdır, kendisinden güçlü olanın nasıl güçlü olduğunu araştırma gereği duyar. Bugün bizim Avrupa’ya giden, gezen, orada gurbetçi olarak yaşayan insanlarımız nasıl onların üstün vasıflarını, kurallara uygun yaşayışlarını, ticaretlerinde sadık oluşlarını hayret ifadeleri ile hayranlık duyarak anlatıyorsa o devirlerde de onlar bizim topraklarımızda bizi bize anlatıyorlar. Kulak verelim lütfen;

Örnektik

* “Ahlak bakımından Türk sosyal yaşantısı bütün dünyaya örnek gösterilmelidir.” (Du Loir, XVII. yüzyıl).

* “Türk kadınları öyle sanıldığı gibi ömür boyu duvarlar ardına kapatılmış değil. Dünyada, sanırım onlar kadar hoşça vakit geçiren az insan var.” (La Baronne Durand de Fontmagne, XIX. yüzyıl).

*  “Bir Türk atasözü der ki: ‘Kişi, bina yaptığı yere ağaç diker.’ Biz ise bina yaparken ağaçları söküyoruz! İstanbul bir meyve bahçesidir. Bizim şehirlerimiz ise taş yığınları!” (Le Curbusier, XX. yüzyıl).

Medeniydik

* “Girdiğimiz yer bir kahvehane, onun için kahve ısmarlıyoruz. Buraya ilk defa bir kadın ayağı basıyor olma ihtimalinin yüksekliğine rağmen, gelişimize kimse şaşırmamış gibi davranıyor.

*  Müşterilerin hepsi bizden tarafa bakmamak üzere anlaşmışlar sanki. Meraklılık şarklıların tenezzül etmedikleri bir davranıştır. Osmanlı şehirlerinde pek çok dükkânda alış veriş yaptık, bize kahve ve sigara ikram edildi, ancak alış veriş tamamlandıktan sonra, dükkân sahipleri en fazla nereden gelip, nereye gittiğimizi sordu, daha fazlası onları alakadar etmiyordu.” (Knut Hamsun, XX. yüzyıl).

* “İstanbul’da ve diğer Osmanlı şehirlerinde görülen emniyet ve asayiş, huzur ve güven ortamı hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ispatlamaktadır ki, Türkler çok medeni insanlardır.” (Sir James Porter, XVIII. yüzyıl).

* “İstanbul’da üç yüz elli cami, doksan iki Rum ve Ermeni kilisesi, sekiz Katolik kilisesi, otuz dört sinagog, beş yüz on sekiz medrese, otuz beş kamuya açık kütüphane, iki yüz hastane, yüz imaret, üç yüz hamam, yüzlerce han veya kervansaray, zarafet ve temizlik bakımından Avrupa’da bir benzerine rastlanmayan gösterişli kışlalar bulunmaktadır.” (F. H. A. Ubicini, XIX. yüzyıl).

Çevreciydik

* “Osmanlı Türkleri kurak günlerde ücretli insan tutup sokaklardaki ağaçları sulatır, göçmen kuşların dinlenmesi için saçak altlarına kuş yuvaları yapardı. Yere hiçbir zaman çöp atmazlar ve tükürmezlerdi.”

* “Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler, daima yutkunurlar.” (Luigi Ferdinando Marsigli, XVIII. yüzyıl).

* “Türklerin tabiat güzelliklerine o kadar hürmetleri vardır ki, eğer bina inşa edecekleri arsada bir ağaç varsa, damlarının en güzel ziyneti saydıkları bu ağaç için yeterli bir açıklık bırakmak suretiyle binayı inşa ederler.” (Lady Craven, XVIII. yüzyıl).

Faziletliydik

* “Bir Avrupalı, bu ülke halkını ne kadar yakından tanır, onların içgüdülerini inceler, geleneklerinin sağlamlığını sezinlemeye çalışırsa, giderek, Türklerin yüce gönüllülüğüne o oranda daha çok hayran kalır.” (Julia Pardoe, XIX. yüzyıl).

Kanaatkârdık

*   “Türkler midelerine düşkün olmayan bir millet. Az gıda ile yetiniyorlar. İyi bir aşçıbaşının bu ülkede zengin olması mümkün değil.” (Jean de Chevenot, XVII. Yüzyıl).

Devam edecek…

1 Yorumlar
İsmail Yerlikaya

Neydik ne olduk bazen böyle yazılara bakıyorum duygulanmmak elde değil. nasıl bir toplum olduk biz. yere tükürmeyen ecdadımız vallaha mahşer günü bizim suratımıza tükürür. ahir zamandayız bilesiniz.

Cevap bırakın