Eğitim, sadece birey ile sınırlı bir fayda sağlamaz, toplumun tüm ilişkilerini kurumlarını ve geleceğini de etkiler. Bu durum eğitime yapılan yatırım ve ayrılan payın önemini işaret eder.
Demokratik bir toplumda vatandaşlara tanınan ve en rahat biçimde ulaşmaları sağlanılan kamusal hizmetlerin ilki eğitimdir. Ve eşitlik son derece mühimdir.
Eğitimin kamu tarafından finansmanı ve topluma eşit dağıtılışı kamu kaynaklarıyla mümkündür. Kaynakların boşa gitmemesi için topluma sunulan eğitim içeriğinin, bugünün sorunlarını giderecek ve gelecekteki sorunlara çözüm bulacak şekilde olması gerekir.
Bir ülkede yaşayan insanların refahı, asgari düzeyde eğitime ve sağlık standardına bağlıdır. Toplumun eğitim seviyesinin artması üretim ve yönetiminde artmasına yardımcı olur, bu da iktisadi gelişmeyle birlikte reel milli gelire etki eder.
Dünyanın birçok yerinde eğitim hizmetlerinin yükünü kamu kesimi taşır. Buradaki sebep; kaynakları daha iyi kullanmak, geliri dağıtırken yetenekli öğrencileri de görmezden gelmemek olarak sayabilirim.
Bu noktada Türkiye’deki eğitim sisteminin yapısını bu ölçütlerce değerlendirirsek bir takım eksiklerimizin olduğundan bahsedebilirim. Eğitime ayrılan kaynakların yetersizliği, nitelikli temel eğitimden yoksunluk, gerektiği kadar büyütülemeyen ve dağıtılışının yeterliliği olmayan yükseköğretim ve meslek eğitimleri, yıllarca işsiz, gelirsiz, mesleksiz gençler, diplomaların duvar süsü olarak görülmesi, eğitimdeki hizmetlerin vatandaşa cinsiyet, bölgesel, bedensel engelden bağımsız olarak eşit ve adil dağıtılamamasıdır.