Gerede’mizdeki o eski doyulmaz bayramlar… Mistik havası hala burcu burcu burnumuzda tüten o güzel bayramlar… Mahallemizde evimizdeki fırınla birlikte baklavaları pişirmek için 3 fırın yakılırdı. Baklavalarda yağ olarak tereyağı kullanılırdı. 60 katlı baklavaların arasına ceviz içi katılırdı. Baklava ama ne baklava! Mis gibi tereyağlı, nar gibi kızarmış nefis baklava. Baklava yapımı esnasında hısım-akrabalarla birlikte o gün evimizde 8-10 hanım vardır. Bu hanımlar o gün 24 saat ayaktadır. En geç arife günü çocukların giyecekleri alınır. O minik yavrular yeni cicilerine çok bayılır. Bayram namazından sonra kasap gelir kurbanlığımız bahçeye getirilirdi. Rahmetli Dedem Şekerci Tevfik Varol, evdekilere seslenirdi; “tekbir alınacak, gelin” derdi. Evin hanımları gelir, merdiven başına dizilirlerdi. Kasapla birlikte tekbir getirilirdi. Kurbanlık hayvanın yüzüne büyük bir mendil serilirdi ve böylece kurbanlık hayvanın bıçağı görmesi engellenirdi. Eski bayramlar bir protokole tabiydi. Kim kimin ziyaretine hangi gün ve saatte gideceği belliydi. Bayram için çeşit çeşit yemekler hazırlanır, her gelen misafire sofra açılırdı. Bayram boyunca evimizin kapısı sabahleyin açılır, gece yarısına kadar da açık kalırdı. Kapının kapatılması bayram günü ayıp sayılırdı. Diğer ailelerde de durum aynıydı. Rahmetli Tevfik Dedem misafirlere Kurtuluş Savaşı anılarını anlatır, sofraya ben hizmet ederdim. Hizmette kusur olmamasına çok dikkat ederdim. Rahmetli Annem, alt katta yemekleri hazırlardı, üst kata sofralar açılırdı. Dedemin anlattıklarını kaçırmamak için merdiven basamaklarını üçer-beşer atlardım.
Güzel Rabbim, böyle güzel günlerde kalplerimize hep sevgi ve mutluluk vermekte, şu bayram günü cennet vatanımız için şehit düşen, gazi olanların değerlerini bilmeliyiz ve aile mezarlıklarımızla birlikte şehitlerimizi bayramlarda ziyaret etmeliyiz. Şu bayramlar münasebetiyle yüce milletimize has güzel bir adetimizde el öpmektir. El öpmek yalnızca şanlı yüce milletime has güzel bir meziyettir. Bu adetimiz hiçbir Müslüman ülkesinde yoktur. Yüce Türk Milleti, çok büyük bir millet. İmkanın varsa kardeşim gözet fakir-fukarayı. Bayramın şerefine defediver, onun başındaki bir belayı. Sağ ise eğer anan-baban, gecikme hemen koş, ellerini öpmek için ellerine davran. Vefat etmişlerse eğer, mezarlığa koş, üç ihlas bir fatiha ile onların da gönüllerini edersin hoş.
Evin yaşlı erkeği ve hanımı çocukların bayram harçlıklarını çoktan ayırmıştır. Damada el öpüldüğünde verilecek mendil ve çorap evin yaşlı hanımı tarafından çoktan satın alınmıştır. Yazıklar olsun; bayramların kıymetini bilmeyene. Yazıklar olsun; bayramlarda imkanı olup da çocuk ve garipleri sevindirmeyene. Yazıklar olsun; bayramda misafir kabul etmemek için evini kapatıp da tatile gidenlere. Yazıklar olsun; ana ve baba kıymetini bilmeyene. Yazıklar olsun; bu muhterem insanları huzurevine terk edenlere. Yazıklar olsun; bu bayram gününde ‘evladım şimdi gelecek’ diye kapı ve pencere gözetenlere.
Şu mübarek Kurban Bayramı’nda değerli bestekarımız Itri’yi hatırlayalım. Onu şu bayram gününde hep dualarımızla analım. Kurban Bayramı sabahı camilerde onun yazdığı tekbirler okunur hep dillerde; “Allah-ü ekber, Allah-ü ekber, La ilahe illallah-ü vallah-ü ekber, Allah-ü ekber ve lillahil hamd.”
Halkımızın, okullarımızın ve yüce Türk Milletinin Kurban Bayramını tebrik ederim.