Değerli okuyucularımız geçen haftaki yazımda Cennet Mekân Sultan II. Abdulhamid’in padişahlığı döneminde O’nu kıyasıya eleştirenlerin, yerden yere vuranların, ağır ifadelerle suçlayanların daha sonra nasıl pişman oldukları ve bunu nasıl kaleme aldıklarını yazacağımızı ifade etmiştim.
Yakından bildiğimiz okuduğunuzda şaşıracağınız bir isimle başlayalım. Mehmet Akif Ersoy. “Yıldız’da ki Baykuş” olarak tasvir ettiği Abdülhamid’e karşı dile getirdiği ilginç tenkitlerin en ağırlarından birisi O’nu iblis olarak tanımlamasıdır. Başka ifadeleri de var.
“Zalim herif, hanımlar gibi kafesler ardında saklanmaktadır, 40-50 bin silahşör tarafından korunmaktadır, Cuma selamlığına gittiğinde en az 60 bin adamı namazsız bırakmaktadır, israfın dahi hafif kaldığı masraflar içinde yaşamaktadır, halktan köşe bucak gizlenmektedir, güttüğü siyaset kadar şahsıda kirlidir. Dönemin tozu dumanı içersinde II. Abdulhamid’in güttüğü siyaseti anlayamayarak aynı çizgide olmalarına rağmen O’nun düşmanlarıyla aynı safta görünmesi kaderin talihsiz bir cilvesidir.
Ama daha sonraları Mehmet Akif’in Abdülhamid Han’a yönelik bu ağır tenkitlerinden pişmanlık duyduğu ve yavaş yavaş hakikati görerek vazgeçmeye başlandığına bazı işaretler vardır. İttihatçıların gelmesiyle Abdülhamid döneminin kıymetini diğer aydın, yazar, bilgin, devlet adamları gibi daha iyi takdir etmeye başlayan Akif, bir şiirinde “beterin, beteri varmış” diyecektir:
Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi?
Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi.
Nasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf iş:
Semer değilmiş o rahmetlinin ki devletmiş! dizeleriyle pişmanlığını ifade eder. Ayrıca Mehmet Akif Ersoy’un Mısır’dayken, saygı duyduğu yakın dostlarından Yozgatlı Mehmet Efendi’ye söylediği şu sözler, hastalandığı yıllarda II. Abdülhamid Han hakkındaki görüşünü değiştirmiş olduğuna bir delil olarak kabul edilebilir: “Ölmez de iyileşebilirsem, hatıralarımı yazmak istiyorum. Hatıralarımda Sultan II. Abdülhamid’e karşı i’tizâr (özür dileme) ve itiraflarım olacak.”
Mesela Tevfik Fikret… Bir Ermeni’nin bombalı suikast girişiminde bulunup 1-2 dakika Cami içersinde Sultan II. Abdulhamid’in oyalanması nedeni ile kurtulduğu meşhur hadise. Kurtulmasını hazmedemeyen Tevfik Fikret kendi padişahına karşı kinini belirten şu ağır dizeleri yazar:
Silkip yüzyılların boyunlarındaki ilmiklerini, en çetin
Bir uykudan uyandırır milleti dehşetin
Ey şanlı avcı, tuzağını boşuna kurmadın!
Attın… Ama yazık ki, yazıklar ki vuramadın!
Daha sonraları Tevfik Fikret, pişmanlığını İttihat ve Terakki düşmanlığı ile gösteriyor ve bu duygularını o çok meşhur olan “Hân-ı Yağma” isimli şiiri ile anlattı.
Vaktiyle İttihat ve Terakki Fırkası’nın içinde Abdülhamid Han’a düşmanlık eden Süleyman Nazif de pişmanlığını aşağıdaki şiiriyle dile getirmiş:
Padişahım gelmemişken yâda biz,
İşte geldik senden istimdâda biz,
Öldürürler başlasak feryâda biz,
Hasret olduk eski istibdâda biz.
Dem-bedem coşmakta fakr-u ihtiyaç,
Her ocak sönmüş ve susmuş, millet aç.
Memleket mâtemde, öksüz taht-u tâç,
Hasret olduk eski istibdâda biz.
Sultan II. Abdülhamid Han’ın aleyhinde faaliyet gösteren çetenin elebaşılarından biri olan Rıza Tevfik, devlet elden gidince İttihat ve Terakki Cemiyetini ağır ifadelerle yere vurur ve o korkunç pişmanlığını dile getiren, “Sultan Abdülhamid Han’ın Ruhâniyetinden İstimdat” isimli şu pişmanlık dolu şiiri yazar:
Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına.
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî Padişâhına.
“Pâdişah hem zâlim, hem deli” dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz “belî” dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.
Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegâhına.
Bu şiir bu şekilde pişmanlıkları ifade eden dizelerle devam ediyor.
Evet değerli okuyucular dönem zor bir dönem, devir zor bir devir. At izinin it izine karışığı bir dönem. Pişmanlıklarını belirten o kadar önemli isimler var ki. Dönemin ilim adamları, şairleri, siyasetçileri. Liste uzayıp gidiyor. Hepsini yerimiz maalesef almaz. Ancak bugünümüze taşıdığımızda meseleyi tarih tarihte kalmıyor. Bizde yazımızı bir dua ile bitirelim. “Ya Rabbi bizlere Hakkı hak olarak göster, batılıda batıl olarak göster ve bizleri Hakk’ın yanında saf tutanlardan eyle”
zafer demir
aga bu hakkaten milli mi yoksa özgürlükçümü bence milii değil vatan haini de değil fakat o ayarda biri olabilir. adam full küfür ediyor. bence bunu yapmasının nedeni ittihatçılarla çok fazla içli dışlı olmasıydı.onların havasını solmuş bir kişiydi .ittihatçıların yüzde doksanı da vatan hainiydi ve sürekli ingiliz yahudi masonlarıyla görüşürlerdi. şimdi anladım ben bu sol kesimin veya türkçü kesimin niçin akifi sevdiğini
Özger
Akif ittihatçılardan çok da haz etmezdi, keza Mustafa Kemal de. Askerin siyasete yaklaşımını doğru bulmadılar. Masonluk demişken, osmanlıda masonluk serbestti zira mason padişahlar, paşalar, devlet erkanı vardı. Türkiye Cumhuriyeti kurulunca yasaklandı. Maalesef masonluk tarihi hakkında bilginiz yok. Cumhuriyet rejimi tu kaka dediği için o döneme anormal bakıyorsunuz, oysaki osmanlıda normaldi.
Gül
Masonluk Osamanlıda normal deyıldı gızlıydı .Osamanlıyı yıkan masonlar ve Masonluk Cumhurıyetın Kurulduğunda yasaklanmadı.