16-Kasım-2024 03:46:27

Cankoç Medya Kuruluşudur.

$
Sarıkamış faciası

Sarıkamış faciası

I. Cihan Harbi’nde felaketle sonuçlanan askeri harekatın adıdır; Sarıkamış faciası. Osmanlı İmparatorluğu harbe 1878 senesinden beri Rus işgalinde bulunan Kars, Sarıkamış, Ardahan gibi doğu illerimizi geri almak, doğu Avrupa’da Ruslarla harp halinde olan Almanlara yardım etmek, kazanılacak bir zaferle Kafkasların ve Orta Asya’daki Türk illerinin kapısını açmak maksadıyla başta Enver Paşa olmak üzere iktidarda bulunan İttihat ve Terakkiciler tarafından bu harekata karar verildi.

Osmanlı’ya Almanlar tarafından hediye edilen, Yavuz ve Midil adları verilen 2 Alman zırhlısı Türk bayrağı çekip Karadeniz’deki Sivastopol ve Rus şehirlerini topa tuttu. Rusya’da buna karşılık olarak 30 Ekim 1914 tarihinde Türkiye’ye taarruz etti. Rus ordusu Karadeniz’den Ağrı Dağın’ndaki hudut üzerinden 7 kol halindeki saldırısıyla Erzurum Pasinler’e kadar ilerledi. Rus ordusunun taarruzu Köprüköy’de durduruldu. 3. Ordu 3-9 Kasım 1914 günlerinde meydana gelen Köprüköy Medyan Muharebesi’nde Rus ordusunu yendi. 3. Ordu Komutanı mevsim şartlarını dikkate alıp ayrıca askerin kaput başta olmak üzere giyim ve yiyeceğinin yetersizliğini, top ve süvari atlarının azlığını hesaba katarak sıcağı sıcağına düşman takip etmedi. Köprüköy Meydan Muharebesi’nin raporlarını alan Yarbaylıktan paşalığa terfi ettirilen Harbiye Nazırı (Milli Savunma Bakanı) Enver Paşa, Alman kurmay ve generalleri ile Erzurum’a geldi. Enver Paşa, Erzurum ve Köprüköy’de birer taburu teftiş ederek ordu birliklerinin tamamı hakkında yeterli bir bilgiye sahip olamadan Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa’nın bu mevsimde harekat yapılamayacağını, taarruzun bahara bırakılması tavsiyesine karşılık onu görevden alarak taarruz emri verdi. 3. Ordu Komutanlığı görevini de üzerine alan Enver Paşa, 18 Aralık 1914 tarihinde birliklere taarruz emrini verdi. Taarruza iştirak eden birliklerin büyük bir kısmı özellikle Arabistan’dan geri çekilen ve Güneydoğu Anadolu’dan sevk edilenlerdi ve sıcak iklime alışık, teçhizatı kış şartlarına uygun değildi. Eksi 30 dereceye varan soğukta 24 Aralık 1914 günü Büyük Sarıkamış İhata (kuşatma) harekatına 3. Ordu’nun 9-10-11 adlı 3 Kolordusu katıldı. Ayrıca gerilla harbi yapan yarı resmi Türk çeteleri de Ardahan’a hareket etti. 3. Ordu’dan bazı kıtalar 24-25 Aralık gecesi Sarıkamış’a ulaşmayı başarmışlarsa da gerek miktar gerekse ellerinde bulunan silahların yönünden Allahu Ekber dağlarını aşarken çetin zorluklar ve kış şartları yüzünden çok zaiyat ve kayıp verdiler. Allahu Ekber dağlarını aşan Mehmetçiklerden bir kol da Sarıkamışın doğusundaki Selim İstasyonuna vararak demir yolunu tahrip edince Sarıkamış’taki Rus Ordusu büyük bir paniğe uğradı. Gayrı Resmi Türk Çeteleri de 1915 yılı başlarında Ardahan’a girdi. Rus Ordusu Başkumandanı 3. Ordu’nun ilerleyişi üzerine 2-3 Ocak 1915 günlerinde telsiz telgraf ile müttefikleri Fransa ve İngiltere’ye günde birkaç defa yalvarırcasına başvurarak; “telefon konuşmalarını durduran soğuk ve kış Türk Ordusunu engelleyemiyor. 2. bir cephe açarak Türk Ordusu’nun ilerlemesini durduramazsak zengin Bakü petrolleri Osmanlı-Alman ittifakının eline geçecek. Hindistan yolu onlara açık bulunacaktır.” Haberini gönderiyordu.

Kış 3-4 Ocak 1915 gecesi daha da şiddetlenip çok yağan karlar bölge halkının “saya peçesi” dedikleri fırtına ile yolları tıkayıp, çadırları yıkıp arkasından da dondurucu soğuklar bastırınca 150 bin mevcutlu Osmanlı Ordusu’nun 90 bini soğuktan donarak Allahu Ekber Dağları’nda şehit oldu. Ordunun geri kalanları da dizanteri ve tifo hastalıklarından kurtulamadı. Sarıkamış istasyonuna giren Enver Paşa, bu felaket karşısında canını zor kurtarıp 3. Ordu’yu yüzüstü bırakarak İstanbul’a döndü. Ordu’nun kış şartlarına göre teçhiz edilmemiş olması yanında iklim şartları sebebiyle ikmal ve iaşe hizmetlerinin yapılmayışı, Ordu’da açlığa, hayvanların telef olmasına dolayısıyla birliklerin dağılmasına sebep oldu. Enver Paşa’nın şuursuzca verdiği gece taarruzu emirleri kayıpların daha da artmasına sebep oldu.

Sarıkamış Harekatı sonunda Doğu Anadolu kapıları Sovyetlere (Rus) açılmıştı. 13 Mayıs 1915 tarihinde Ermenilerin işbirliği yaptıkları Rus kuvvetleri önce Van’a sonrasında da Muş ve Bitlis’e girdi. Ermenilerin harp esnasında Ruslara yaptıkları büyük hizmetin karşılığı olarak bu illerin Valilikleri Ermenilere verildi. Harpten sonra Ermeni-Rus işbirliği sonunda bölge halkına karşı müthiş bir katliama girişildi. Van Gölü’nün ortalarına kayıklarla taşınıp öldürülen, suya dökülen çocuk, kadın, genç ve ihtiyar Türklerin sayısı kesin olarak tesbit edilememesine rağmen çok fazladır. Esasen bu harp sırasında Ermeni komutacıları her tarafta isyana hazırlanarak bir çok yerde depolar dolusu silah ve cephane biriktirdiler. Bu silah ve teçhizatla katliam yapıp Doğu Anadolu’yu harabeye çevirdiler.

Ver Lefter’e yaz deftere (Bu yazı Lefter’in vefatında kaleme alınmıştır)

1926 yılında doğan Hristo’nun küçük oğlu Lefter, çocukluk yıllarından beri futbola sevdalıydı. 1943 yılında Taksim Kulübü’nde futbola başlamıştı. 23 Nisan 1948 tarihinde Yunanlılar tarafından kendisine oynamaması için para teklif edilmesine rağmen, Ayyıldızlı Milli formamızı gururla giymiş ve 1 gol attığı maçı Milli Takımımız Atina’da 3-1 kazanmıştı. Yunanlılar bu maçtan sonra Lefter’i (Vatan Haini) ilan etmişlerdi.

Futbol hayatının en verimli çağlarını Fenerbahçe’de geçirmiştir. İtalya ve Fransa’da 2 yıl futbol oynadıktan sonra tekrar Fenerbahçe’ye dönmüş ve çubuklu forma altında 615 maçta 423 gol atmıştı. Ayrıca Milli Takımımızda da 22 gol atmış olup, çıktığı 50 milli maçla altın madalya alan ilk futbolcumuzdur. 17 yıl Fenerbahçe formasını başarıyla üzerinde taşımış, üstün meziyetleri olan bu futbol dehasına haklı olarak “ORDİNARYÜS” payesi verilmiştir.

Lefter ile ilgili 2 anımı anlatmak istiyorum sizlere:

“Lefter’in Fenerbahçe’de futbol oynadığı yıllardan birinde sezonun son maçı Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçıydı. Fenerbahçe galip gelirse şampiyon olacaktı, Ankara’ya maça gittim.

O yıllar, Gençlerbirliği’nde meşhur Füze Selami’nin oynadığı yıllardı. Bekleri uzun boylu ve iri cüsselilerdi. Hakem atışı yapıldı, santra çizgisinde Can Bartu ve Lefter vardı. Paslaşmanın sonunda top Lefter’de kaldı. Lefter, santradan başlayarak çalım çalım sonunda bekleri de çalımladı, kaleciyi de çalımlayıp 1’inci dakika bile dolmadan golünü attı. Bir golde Can Bartu attı, 2-0 ile o sene Fenerbahçe şampiyon oldu.

İkinci anım ise Lefter’in Teknik Direktör olduğu yıllardan:

Bir sezon Lefter, Boluspor’da “Teknik Direktör-Futbolcu” olarak görev yaptı. Bir Pazar günü Bolu’ya maça gittim. Maç başladı, rakip takım 1 gol attı, Lefter bir futbolcu çıkardı, formayı giydi 2 golü atıp takımını kurtardı.

08.01.2012 günü (ölümünden 5 gün önce) Aziz Yıldırım’a Lefter’in yazdığı mektup aşağıdadır:

“İlk önce sana güç, kuvvet ve sabırlar diliyorum. Fenerbahçe’ye ve sana haksızlık yapıldığını düşünüyorum, bunları yanına gelip söylemeyi isterdim fakat doktorum izin vermiyor. Rıdvan’da sağolsun helikopter temin etmiş beni sana getirmek için, uçmaktan çekinmeme rağmen gelmek istedim sana ama izin vermiyorlar, lanet olsun.

Ben formayı giyerek hizmet ettim Fenerbahçe’de, sen ise başkan olarak inanılmaz işler başardın. Gelip gözlerimle gördüm, daha yapacağın çok iş var, yürekten söylüyorum ki yapacaksın, moralini bozma sakın. Görüyorum ben herkes senin arkanda. Geçen gün taraftarlar geldi buraya, gördüm herkes dua ediyor sana.

Haluk Ergün ve Alp Bacıoğlu hayatımı yazıyor, yakında basılacak. Sen de birkaç satır yazarsan bu kitap için sevinirim. Yanına gelemiyorum ama sana torunum Özlem ile bir resmimi ve mektubumu gönderiyorum. Benim için yaptıklarını unutamam asla, ne kadar ömrüm kaldı bilemem, hakkını helal et, yeter benim için.”

Lefter KÜÇÜKANDONYADİS

Aziz Yıldırım’ın Lefter’e yazıp ulaştıramadığı mektup, kardeşi Ali Yıldırım tarafından cenazede okununca bütün gözler nemlendi, işte o mektup:

“Hayatımın farklı noktalarında farksız bir inançla gönülden bağlandığımız renkler bizi bir araya getirmişti, elimden gelse yanında olurdum, sarı-lacivert atkınla bize tarihimizden anılar anlatmanı isterdim, yine sana olan saygımız, sevgimiz ise değişmedi, duygularımız ise daha yoğun.

Fotoğrafını ve mektubunu aldım, iyi dileklerin ve duaların için teşekkür ederim. Fenerbahçe’ye hizmet etmek her ne şekilde ve nerede olursa olsun benim için en büyük onur.

Umarım yine bir maç öncesi birlikte çıkarız sarı-lacivert tribünlerin önüne. Sen yine sarı-lacivert atkını takarsın, ben de seninle birlikte bir kez daha adım atarım yeşile…

Hakkını helal et demiştin Lefter ağabey, Türk futbolunun Ordinaryüs’üne hakkım helal olsun…

Kardeşin Aziz YILDIRIM

Lefter’e verilen paslar hep gol demekti, onun için “VER LEFTER’E YAZ DEFTERE” denilmesi boşa değildi.

Bu büyük futbol üstadı 13.01.2012 günü 86 yaşında vefat etti.

Bütün gönlüm seninle,

Gol olup yağardın,

Bir çok filelere,

Ver Lefter’e yaz deftere.

Hoşçakal Ordinaryüs,

Hoşçalal Lefter Küçükandonyadis…

Cevap bırakın